16 Kasım 2009

Cem'e göre MIRW...

Artık alıştığımız üzere yarışlardan sonra Cem, Seyir Defterimize yaşadıklarını  kendi gözünden (çoğunlukla tehdit marifetiyle) yazıyor. Doğrusu pek çok kişi Cem'in üslubu ve yorumlarından keyif aldığını belirtiyor (Müştak hariç :). Şimdi 20. Marmaris Yarış Haftasını dinlemek için Cem'e bağlanıyoruz...



Sıra geldi yıl boyunca heyecanla beklediğimiz yarışa!

Marmaris Yarış Haftası bazı özellikleriyle diğer yarışlardan ayrılır: Ülkemizde (sanırım Doğu Akdeniz'de de) en çok katılım sağlanan yarıştır. Gezi teknelerinin çoğunlukta olmasına rağmen yarış grubunda rekabet yoğundur, havanın belirsizliği de buna eklenince sürpriz sonuçlar sıklıkla yaşanır. Mevsimin de etkisiyle doğanın güzelliği çarpıcı boyuttadır, ormanlarla kaplı dik yamaçların görüntüsü denize yansır. Sezonun da son yarışıdır, kapanış için bundan daha şenlikli bir ortam düşünemiyorum.

26-27 Eylül Bodrum yarışından sonra ekip ilk kez bir araya gelecek, ben arada Demirkazık zirve denemesi yaptım, sıkılırsanız alttaki paragrafı atlayın…



Aladağlar'a ilk gidişim olacak:

2 Ekim günü 06:25 uçağı ile Adana, sonra otobüs ile Çamardı'na vardım. Buradan Çukurbağ Köyü'ne gideceğim. Çamardı'nda otobüs beklerken pazaryerinde güzel elmalar gördüm ve 2 kilo aldım. Çukurbağ yol ayrımında indim ve kamp yerine kadar birkaç kilometre yaya olarak devam edeceğim. Sırt çantamdaki 20 kiloya elmalar da eklenince yürüyüş tadından yenmez bir hal aldı. Biraz devam edince ne göreyim, yol sağlı sollu elma ağaçlarıyla dolu. Ömrümde ilk kez elmayı ağaçta görüyorum, benim için çok değişik. Aklıma çeşitli yorumlar yaparak Aladağlar Kamping'e varıyorum ve sahibi Recep ile buluşuyoruz, yarın birlikte çıkacağız. Ertesi sabah hava buz gibi, İzmir'de denize girdiğimiz için az kıyafetle gelmişim, neyim varsa giydim. Narpuz Vadisi içinden yürüyüşe başladık, hayal ettiğimden çok daha güzel ve sert bir coğrafya. Vadi içinden yükselerek Kızıl Çarşak altına geliyoruz, iki adım ileri atıyorum, bir adım geri kayıyorum. Nihayet Doğu Geçidi'ne varıyoruz. Manzara müthiş, aşağıda Cimbar Vadisi'nin sonu. Üstümüzde Demirkazık zirve piramidi. Rüzgardan korunaklı bir noktada yemek molası veriyor, ardından dönüşe geçiyoruz.

Zirve ilkbahara kaldı. İki saatte çıktığımız çarşağı 15 dakikada geri iniyoruz. Bu olağanüstü bölgede keyfimizi kaçıran tek olay dönüş yolunda topladığımız çöpler oldu. Minibüsle Adana'ya dönerken ilginç bir kargo sistemine tanık oldum: Yol kenarlarında sahipsiz paketler var, minibüs duruyor, bunları alıyor veya başka noktalarda bazı paketler bırakıyor, bu organize sistem çok hoşuma gitti. Hatta minibüslerde yolcudan çok paket var.

Ana konumuza geri dönelim:



Pazar:
Teknenin Netsel'e vardığı haberi geldi. Ali, Arda, Melis, Burutay ve Rıdvan'dan oluşan ekip Bodrum'da alt yıkama ve yağ değişimi işlerini halledip, transferi yaptılar, ellerine sağlık. Alp ile birlikte gidecektik, ama çocuklar hasta, öğlene kadar bekliyorum, gelemeyecek, yola çıkıyorum. Tek başıma olmanın verdiği avantajla uzun süredir görmek istediğim bazı yerlere girip çıkıyorum. En çarpıcı olanı Muğla, Karabağlar Yaylası. Zaman sanki durmuş, yeşillikler içinde bağ evleri. Yolun üzeri ağaç dallarıyla kapalı, sanki bir tünel. Onarım görmüş bir bağ evinde yemek molası veriyorum. Çınar ağaçları 15-20 m. yüksekliğinde. Zorlukla ayrılıyorum, Sakar Geçidi'nden indikten sonra Marmaris yolu genişletme esnasında yapılan ağaç katliamı günümüze dönmeme yardımcı oluyor. Netsel Marina'ya vardığımda ekibi kafede otururken buluyorum, yüzler gülüyor. Rıdvan, Haldun ve Ben teknede kalacağız, eşyalarımı yerleştiriyorum.



Pazartesi, Yarış 1:
Güne orta şiddette yağmurla başlıyoruz, bizim için sıkıntılı olsa da tabiat için çok iyi. Koğuş toparlanması, eşyaların otomobile taşınması derken ekibin geri kalanı beliriyor. Alp yok, anayelkene Rıdvan geçiyor. Marmaris koy içi - 130 teknenin yağmur altındaki görüntüsü de eklenince - manzarası harika. Rüzgar kuvvetli değil, uzun süre start işlemleri için bekliyoruz. Nihayet rüzgar geliyor ve yalancı boğazdan çıkış yapıyoruz, ancak kale önlerinde çakılıyoruz. Parkurun orta bölümündeyiz, sol taraf bizimle birlikte durdu, sağ taraf kıyıdan yürüyor! Güç bela şamandırayı lider tekne olarak döndük ancak kıyıdan gelen Alexa X ensemizde, birlikte Mares önündeki şamandıraya yönleniyoruz, bu arada dolu yağmaya başlıyor, manzara nefis ötesi. Mares şamandırasını dönüp yalancı boğaza doğru hızlanıyoruz. Arayı açmaya başlıyoruz ancak telsiz anonsu bizi bitiriyor, ''finişler yalancı boğazda alınacak''. Dur kalk temposuyla geçen yarışta düzeltilmiş zamanımız Alexa X'e yetmeyecek, finiş hattını geçişlerini izliyoruz, tekneden sevinç çığlıkları geliyor. Biz de keyifleniyoruz, onları alkışlamaya başlıyoruz.


Tekne bağlanıp neta edildikten sonra ''ev yemeği'' yenilmesine karar veriliyor. Çarşı içinde bir lokantaya gidiyoruz, elimi yıkamak için bakınırken yanlışlıkla mutfağa giriyorum, çok aç olmama rağmen yemekten vazgeçiyorum. Benim dışımdaki tüm ekip ikişer tabak yiyor, yarınki yarışa giremeyeceğimizi düşünmeye başladım. Ancak Arda'nın Bodrum'da 6 aylık midyeleri mideye indirdikten sonra tık dememiş olması içimi biraz ferahlatıyor. Alp yemekten sonra bize katılıyor, çocuklar daha iyi imiş.

Salı, Yarış 2:

Haldun ile birlikte erken kalkıyor ve ıslak balonları kurutmaya karar veriyoruz. Hava güneşli ve çok hafif bir rüzgar var, A2’yi basıyoruz, oh ne güzel kuruyor. Hafif hafif salınırken yan teknenin rüzgargülüne doğru yönleniyor. Sağanak çıksa rüzgargülü kırılacak şakaları yaparken beklenen sağmak geliyor, çatırtı kopuyor ve gökten parçalar yağmaya başlıyor. Balonu hemen indiriyoruz. Az sonra kabinden teknenin sahibi beliriyor, gürültüye uyanmış olmalı. Özür diliyoruz, nasıl kırabildiğimizi anlayamadı, izah ediyoruz. Olgunluk had safhada, önemli değil diyor. Daha sonra tamir edeceğiz. Start saati yaklaşırken ekibin tamamı tekneye gelince bayağı şaşırıyorum, en azından Müştak dünkü yemeği atlatamasa ne güzel olurdu diye düşünüyorum.



Bu sefer start kale önünden yalancı boğaza doğru. Gayet güzel bir başlangıç yapacakken hatta dalan bir charter teknesiyle bol gürültülü bir çarpışma yaşıyoruz. Genel geri çağırma, diğer grupların en sonunda tekrar çıkacağız. En korktuğumuz başımıza geliyor, şamandıralarda bol çapariz olacak! Bu seferki belalımız Bering, son ayakta ensemizde beliriyor, yine ilk finişi yapmamıza rağmen düzeltilmiş zamanımız yetmeyecek. Onları da alkışlıyoruz, umarım hafta bu şekilde devam etmez. Bu akşam etkinliklere katılmıyorum, tüm gücümle iyileşmeye çalışıyorum.

Çarşamba, Yarış 3:
Sabah uyanıyoruz, gürültüye Rıdvan homurdanıyor. Yine yağmur, bu seferki şiddetli sayılır. Ali biraz gecikti, o da gelir gelmez fırlıyoruz. İki adet ikincilik ekibi motive etmiş durumda, herkes zımba gibi. Bense halsizlik ve keskin bir baş ağrısıyla kıvranıyorum, yarış boyunca da kurtulamıyorum, bugün sınanma günüm. Start hattı koyun dışında, yaklaşık bir saat mesafede. Ali’nin geç kalma sebebi anlaşılıyor, tüm ekibe hamburger almış. Keyifle tıkınarak (yn. Cem sabah sabah 4 hamburger yiyor, sonrasında neden midem ağrıyor diye soruyor!) yağmur altında start hattına varıyoruz, o da ne bizden başka kimse yok. Biraz fazla hırslanmışız galiba! Yarım saat kadar sonra komite ile birlikte birkaç tekne beliriyor. En son startı yine biz alacağız. Hava maksimum 4-5 knot! Bizden önce start alan gruplar bir saatten fazla zaman geçmesine rağmen hattın birkaç yüz metre önündeler, rota Baba Adası, gidiş dönüş 40 mil. Bu yarışın pek keyifli olmayacağı şimdiden belli. İstanbul - Bozcaada yarışının hatıraları henüz taze. Tekneyi durdurmamak için A2 asimetrikle dar açılarda yol almaya çalışıyoruz, bir sağa bir sola giderek sürekli kavançalar halindeyiz. Bu durum komik görüntülere de yol açıyor: Sürekli olarak pupa seyrinde giden bir teknenin önünden süratle zigzaglar çiziyoruz, 5 katı mesafe kat etmemize rağmen her çakışmada aynı pozisyondayız, onlar da gülüyorlar. Yılmadan kavançalara devam ediyoruz ve bizden önce start almış teknelerin en önde olanını da Dişibilmez Burnu önünde geçiyoruz ve çakılıyoruz. Hava kararmadan yemek yiyelim, Müştak bu sefer ne sürpriz yaptı düşüncesiyle karnıma ağrı saplanıyor. Ancak dolabı açınca gözlerime inanamıyorum, ton balığı, zeytin ezmesi, taze kırmızıbiber, kola ve bira. Ziyafetten bir saat sonra çokoprens ortaya çıkınca şaşkınlık had safhada, tüm kontrol noktaları aşılarak tekneye sokulmuş. Suçla mücadelede daha etkin yöntemler kullanmamız gerekiyor. Yüzerek onbeş dakikada dönülebilecek Baba Adası'nın çevresini 20-30 kavança atarak iki saatte tamamlıyoruz. Her 10 kavançada bir sürtünmekten balon yırtıyoruz, tamir edilirken diğerini basıyoruz. Arka grupla arayı ciddi şekilde açtık ama burası Marmaris, rahatlamak için çok erken. Dönüş yolunda Köyceğiz Gölü üzerinden gelen güzel bir havayla tempomuz çok iyi. Bu hava bizi finiş hattına kadar kesilmeden, hatta artarak sokacak. 0:57 de ilk finişi yapıyoruz, bu yarışı büyük farkla alıyoruz, ekip mutlu.

Perşembe:
Güzel bir sabah, dünkü yarış devam ediyor, bugünkü yarış iptal. Günü faydalı şekilde geçirmeye karar veriyoruz, önümüzdeki sezon planlamasını yapmak için toplanıyoruz, öğlen yemeğinde başlayan görüşmeler akşam yemeği arasıyla kesiliyor, daha sonra devam. Bir saate rahatlıkla sığdırabileceğimiz toplantı sonrasında ne karar alındığını ertesi gün kimse hatırlamıyor. Uygun bir zamanda yeniden toplantı yapmaya karar veriyoruz. Akşam Rıdvan geç gelerek gürültü yapıyor, dün sabahın intikamı. Nihayet yattı, bu sefer de horluyor, bundan sonraki teknelerde kabin kapılarını çift adet yapmaya karar veriyoruz.

Cuma, Yarış 5:
Haldun ile yine erkenden uyanıyoruz. Ben iyileştim, ancak teknede kalan herkes hasta. Rıdvan teröründen kaçmak için çare ararken aklımıza güzel bir fikir geliyor. Vericilerin bulunduğu tepeye çıkıp rüzgarın koy içindeki durumunu inceleyeceğiz. Tepeden tüm koy ayaklar altında, tüm sağanaklar deniz yüzeyinde görülebiliyor. Uzunca bir süre kalıp tüm hareketleri belliyoruz ve inişe geçiyoruz. Ekip hafta birinciliğini garanti altına aldığı için oldukça neşeli, yine de gevşemiyoruz. Start hattında gözlerimiz diğer bir teknenin ekibine takılıyor. Minimum miktarda kumaş kullanarak nasıl bikini yapıldığını anlamaya çalışırken yine bir çarpışmayı ucuz atlattık. Tasarımcı arka bölümde kullanılan kumaşın gereksiz olduğuna karar vermiş, çok da şık durmuş.

Çok iyi bir yarış çıkarıyoruz, yine ilk finiş ve düzeltilmiş zamanda farklı sonuç alıyoruz. Yalnızca rüzgar yukarıdan tespit ettiğimiz yönlerin tamamen tersine esti, olsun pes etmeyeceğiz. Ekip uzun süredir yakalamaya çalıştığımız bir havada, mükemmel bir hafta oldu. Yan tekneye yeni rüzgargülü aldık, onu da takıyoruz, komşu memnun. Tekneyi neta ediyoruz, temizliyoruz. Bu sezonu kapattık, herkes hafif hüzünlü. Bosphorus Cup'ta başımıza gelen tatsız olay dışında gayet iyi bir seneydi.



Cumartesi:
Hava harika, yarış haftası bitti ya!

Tolga ve Müştak sabah erken İstanbul'a uçuyorlar, transfer ekibi Arda, Ali, Rıdvan, Haldun, Melis, Patricia, Esra ve Burcu'dan oluşuyor - Datça'ya Ali'nin Datça Yatch Club'ının kapanışına gidiyorlar. Alp, Selim ve ben tekneyi uğurladıktan sonra otomobil ile İzmir yolunu tutuyoruz.

Geçirdiğimiz harika sene için hepinize teşekkürler, seneye güzel sürprizlere hazır olun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder