8 Eylül 2009

Salmaya takılan adam gözünden BAYK Takım Yarışı...

Antalya'dan İzmir'e doğru dönüyordum, ekibin kıdemli yedeği Halit'le birlikte uzun süredir planladığımız Kızlar Sivrisi zirvesini yapmıştık (Haldun'un O da dağ mı ki dediğini duyar gibi oluyorum) ve çok keyifliydik.

Aydın'a yaklaşırken telefonum acı acı çalıyor: "Yazı hazır mı ?". Sesin sahibi seyir defterimizin yavaş yavaş canavara dönüşmekte olan yaratıcısı. Hepimiz kim olduğunu biliyoruz, ancak kimsenin dile getirmeye cesareti yok. Ekibin üzerinde ciddi bir yazı yazma baskısı var. Her hafta bir hikayeyi kağıda dökemeyen ekipten atılacak. Krizden fayda çıkartıp Müştak'ın gönderdiği yazıları yerine varmadan bulup yırtıyorum. Benden istenen Toka Ekip teknesinin doğuş hikayesi, üzerinden uzun zaman geçtiği için aklımda kalan pek bir şey yok.

Pazarlıkla BAYK Takım Yarışı hikayesine razı ediyorum…



Doğu Ege sonrası ilk yarışımız için yine yollardayız. Yalıkavak'ta ekibin kalanı ile buluşacak, tekneyi Bodrum'a götüreceğiz. Bu yolculuk aynı zamanda antrenmanımız olacak.

İzmir ekibi olarak 10:30 civarında Müştak'ı Milas Havaalanı'ndan alıyoruz, kendisini evlendikten sonraki ilk görüşümüz, yürüyüşü bile değişmiş.

Buluşma saatinde marinadayız, ekibin kalanı henüz gelmemiş. İşe girişiyoruz, en önemlisi Çakabey esnasında alarm sinyalleri veren polietilen kıç istralyamızı değiştirmek. İlk taktığımızda 8 mm çapındaydı, şimdi bir kürdan inceliğinde. İstralya değişimine muhalefet edenleri yeni direk için depozito toplama tehdidiyle susturuyoruz.

İşin ortasında Datça ekibi görünüyor. Rıdvan'ın yüzündeki mutluluk direğin tepesinden bile seçiliyor, çünkü eşi bebek bekliyor. Arkadaşımızın uzun süredir böyle bir arzusu olduğunu biliyoruz ancak Ceren'i razı etmesi biraz zaman aldı. Ceren dışında bir konuğumuz daha var, Haldun'un arkadaşı Yasemin.

Temizlik, yerleşme ve yola çıkış.

Rıdvan ve Arda sürat okuyucuyu yuvasına yerleştirmek üzere aşağı iniyorlar. Kırk dakika geçiyor, gelen yok. Kabine ayağımızı atıyoruz, bileğe kadar su. Aralarındaki konuşma şöyle ''sanki bir terslik var, eskiden bunun etrafından deniz görünmüyordu''. Gülme krizi bitince toparlanıyor ve suyu boşaltıyoruz.

Kiremit adasına kadar flok ile apaz seyir, güneye dön A1 bas, kavança at doğuya dön ve Bodrum. Dört saate sığdırılan bu dehşet manevralar hepimizi çok yordu!

A1 yelkenimizin yapımcısını hayranlıkla anıyoruz. İki yaşındaki bu yelkenimizin başına gelmeyen kalmadı, tüm acemiliğimizi çekti ve limitlerinin üç katı havaya kadar defalarca kullanıldı. Biraz deforme oldu, rengi de kullanılmış bebek bezine döndü ama bir yıl daha gidecek gibi.

Teknenin arkasından ip sarkıtıp suya girerek serinlemek istiyoruz, sekiz knot hızda mayonun üzerimizde durup durmayacağı tartışılıyor. Gayet güzel duruyor, ancak zorlanmaya başlıyoruz, çıkınca bakıyoruz 11 knot, Selim açıyı daraltarak hızı artırmış, intikam için uygun zaman bekleyeceğiz.

Bodrum Marina'daki alt yıkama randevumuza biraz gecikiyoruz ancak konu etmiyorlar. Buradaki hizmet kalitesi ve güler yüz her seferinde bizi etkiliyor. Teknemiz sudan kalkarken kayışın sürat okuyucu üzerinden geçtiğini görüyoruz, yol boyunca yapılan az gösteriyor tartışmaları da böylece sona eriyor. Suçlu aranıyor, bulunamıyor, bence Müştak. Bu esnada Alp tarafından kayışın geniş bir alana bastığı, okuyucunun hasar görmemiş olacağı teorisi ortaya atılıyor. Ben paramparça olduğunu iddia ediyorum, herkes tarafını seçiyor. Tekne suya iniyor ve okuyucu eskisinden daha güzel çalışıyor!

Akşam yemeğini Müştak ısmarlıyor, hesap gelince yüzünü inceliyoruz, tık yok. Duygularını öğrenmek istiyoruz, ''size feda olsun '' diyor, bu mutluluğu ona daha sık yaşatma arzusundayız.

1. gün
2 yarış yapılacak, rotalar üçgen + sosis, hava hafif orta arası. Ekip bugüne kadar görmediğim şekilde keyifli, şakalar yağmur gibi geliyor. Rıdvan bir kenara çekilmiş çocuklarıyla geçireceği günlerin hayaliyle gülümsüyor.

2 yarışı da kazanıyoruz. Yarışlar sonrası Maliye'den emekli hesap uzmanımız Arda bilgisayarın başına iner ve bitirenlerin düzeltilmiş zamanlarını hesaplar. Rekabet az derken Meltem teknesini sadece bir saniye ile geçtiğimizi öğreniyoruz. Zamanları alan Müştak ''ben hata yapmam, fark iki saniye'' havalarında.

Hemen kendimizi toparlamaya karar veriyoruz, yarın uzun mesafeli bir yarışımız var. Takım teknemiz Matador 2. yarışta balon seyrinde biraz bocaladı. Yarış arasında yalnızca meyve yedik ve düz su içtik.

2. gün
Daha önce verilen bilgi Mersincik Koyu'na gidilip dönülecek şeklindeydi, çok hoşumuza gitmişti. Ancak hafif havanın etkisiyle rota kısaltıldı, önce batıya gidilecek Kargı ve Çelebi adaları dönülecek, daha sonra doğu, Karaada dönülecek ve bitiş.

Görecek burnunu dönerken kırmızı şamandıraya çok yakın geçiyoruz. Kıyıdan da 3-4 metre mesafedeyiz, derken şamandıranın bir dalgıca ait olduğunu görüyoruz, bazılarımız dipteki kişiyle göz göze geliyorlar.

Karaada'nın güneyinden geçerken kıyıların güzelliğine hayran oluyoruz. Arkamıza bakıyoruz, gelen yok. Denize girsek mi düşünceleri 1 saniyelik fark hatırlanınca yokluyor.

Bu yarışı da kazanıyoruz.

Yarış esnasında yalnızca salatalık yedik ve su içtik, Müştak 100 gr kurutulmuş et getirmiş, benim payıma 20x30x2 mm boyutlarında bir parça düştü, yarısını ertesi güne sakladım. Denizde tedbirli olmak gerekli.

Gece kutlamak için garip bir yere müzik dinlemeye gidiyoruz. Tolga ve Rıdvan seçmişler, sağ olsunlar çıkınca hayata yeni bir gözle baktım. Çalınan şarkılar Haldun'u da oldukça etkiledi, yarın yarış var diyerek zor çıkardık.

3. gün
2 yarış daha yapılacak, rotalar sosis, favorimiz. İlk yarışı kazanıyoruz.

Yemek molasında meyve ve su var. Ekibin yüzünü inceliyorum. And dağlarındaki lamalar gibi, boş gözlerle çiğniyorlar, kabine inip aynaya bakıyorum, bende de aynı. Müştak amacına ulaşıyor, şok beslenme rejimiyle beyin hücrelerimizi öldürdü.

2. yarışa robotlar olarak başlıyoruz, neyse hava kuvvetlendi de biraz kendimize geldik. Bu yarışta balonumuz kavança esnasında harika bir sekiz oluyor, açamıyoruz, delirmek üzereyken mandarı bırakıp, toparlayıp yeniden basıyoruz.

Bu gün Matador çok iyi iş çıkardı, sertleşen havayı sevdiler.

Beş yarışı da kazanıp haftayı tamamlıyoruz.

Öne çıkanlar:
  • Haftanın yıldızı Serdar şakalarıyla bizi öldürdü, hazırlık ve yarış performansı mükemmeldi. Şikayet edecek bir şey bulamayınca kendimi boşlukta hissettim.
  • Yemek rejiminde yıkıcı dönüşüm, yalnızca meyve ve su. Çokoprens olmadan yaşanmaz engelini yıkıyoruz, ancak ekip zihinsel olarak çok sarsıldı.
  • Tolga ve Rıdvan müzik dinlemeye davet ederse arkanıza bakmadan kaçın, ancak yaptıkları hareketler izlenmeye değer.
  • Haldun yarışlar boyunca gözünü kırpmadı.
  • Müştak bir yıldır ertelediği yemek ısmarlama sözünü yerine getirdi.

Not: Müştak 2 Ekim'de düğün yemeği veriyor, tüm üyeler davetlidir, konaklama ve ertesi günkü kahvaltı da ücretsiz.

2 yorum:

  1. arda gizli yetenekleri su yüzüne çıkarmış, çok da güzel olmuş!

    YanıtlaSil
  2. işler kızışıyor, nabız artıyor ve yazılar gittikçe güzelleşiyor. yazı konusunda tazyik yapan kimse ve nasıl çöküyorsa ensenize iyi ediyor, çünkü yazan herkesin kalemi kuvvetli, anladığım kadarıyla çeneleriniz daha da kuvvetli! ayrıca ara başlıklarıyla, 'öne çıkanlar' gibi bir başlık altında enstanteleri vurgulamanız da okuyucuya iyi geliyor, zevkle okutuyor maceralarınızı... ama şimdi, geçen gün yaptığım öneriyi tekrarlamak istiyorum. mesela, "Kiremit adasına kadar flok ile apaz seyir..." diyorsunuz ya, 'flok ve apaz' nedir? okurken bir anda google'ın devreye girmesi, en anlaşılır ifadeyle olayı anlamaya gayret etmek yorucu oluyor sevgili Toka'cılar... yani, şu yeni başlayanlar için terimler sözlüğünü, en azından girişim düzeyinde düşünmeniz çok makbule geçecek... neden bu konuda ısrarcıyım bilmiyorum, ben de yelkene mi heves ediyorum ne!!! şimdilik böyle. sizin seyrinizi takip eden biri olarak tazyiklerim sürecek sanki... şans, muhabbet, zevk ve başarı sizin olsun. sevgiler,

    YanıtlaSil